22 Kasım 2011 Salı

Ayyy buda kim?


1984 Ankara doğumluyum, küçük bir aileden geliyorum toplasan ancak bir avuç insan çıkar. Üç yaşıma kadar annem öğretmen olduğu ve eve akşamdan akşama anca geldiği için babannem beni büyütmüş diyebilirim. 1987 de babamın ilk tayinin Irana çıkmasıyla yollara koyuluruz...

Malesef Iran günümüzün tarihindeki çekiciliğine o zamanlar sahip değildir. Öyle ki Körfez savaşının ortasında bulduk kendimizi; ne benim kelimelerle tarif etmeme nede, anlamanıza yeterli olacaktır diye düşünüyorum... Savaştan biz de kendimizce payımızı aldıktan, oraya buraya kaçıştıktan mucizevi bir şekilde hayatta kaldıktan ve savaş bittikten sonra Iranda dört sene geçirdik... Bu süre içinde ben bir adet kardeş kazandım ve okula başladım. Hiç bir minik kızın okula başlarken, okul heyecanı içinde o cici saçlarını bağlamaması gerektiğini düşünüyorum! ama kurallar öyleydi ve ben onlara uymayacağım demeyi bilemeyecek altı yaşında bir çocuktum.

Iranda aldığım ingilizce eğitime ailem devam etmemi istediği için burada pek adının duyulmadığı ( hatta hala varlığından emin olmadığım ) özel bir okulda eğitime başladım. Inatçı ve utangaç bir ufaklık olarak o okulda muhteşem anılarım geçti diyemeyeceğim, zaten dört sene yurt dışı iki sene yurt içi rutinlerimiz gereği sadece iki sene kalmıştık. Sürgüne devam etmek zorundaydık pusulamız bu sefer kuzeye yönelmişti, istikametimiz Danimarka olmuştu.

Gidişimizi hala dün gibi hatırlarım, dokuz yaşındayım içim kıpır kıpır. Babam önden gitmişti, annem ben ve kardeşim daha sonra gittik. Yem yeşil bir vatan, çoğunlukla tuğladan evler, bisiklet yolları tertemiz sokakları görünce film setinde bulmuş gibi hissettim kendimi. =)

En güzel çocukluk anılarımı süsleyen bu soğuk ülkede yaşadıklarımı hatırladıkça hala gülümserim, ıçım ısınır. Dördümcü yıl bitince veda çanları yeniden çalmaya başladı, o zamanlar geri dönmemek için neler verebilirdim ama bu bir seçenek değildi; istesek de istemesek de hayatta bizim için verilmiş kararlar çizilmiş rotalar vardır buda onlardan bir tanesiydi.

Dönüş benim için çok zor bir süreçti. Ankaradaki belki en iyi Anadolu liselerinden birinde liseyi bitirdim;ama ne yazık ki ülkemizdeki insanların kültür ve görgüsünün her geçen gün azaldığını ve kendi özgüvensizliklerini başka insanların özgüveni, cesareti ve şansı üstünde baskı kurarak oluşturmaya çalışmalarını bire bir yaşamış bulundum. Hayatımın bu evresinin hiç olmadığını var sayıyor, o dört yılı asla anmamayı başarıyorum şimdi şimdi...

Benim ingilizce bir eğitim almam için ve üniverstem için uygun bir yer umarken bahtımıza Hindistan çıktı. Bu haberi ilk duyduğumuzda annemle nasıl ağlaştığımızı görseydiniz halimiza acırdınız, sonra sonra fikre kendimiz alıştırmış olsakda oraya gitme şansımız git gide zorlaştı çünkü bana ve kardeşime uygun okul bulunamadı, babam gitmek zorundaydı ve sonuç: ailemiz bölünmek zorunda kaldı!

Bir sene bittiğinde ve yaza girdiğimizde hayatımda ki ''Uuu'' dönüşlerden önemli birini gerçekleştirmiş oldum, Hindistandan sonra ben asla aynı ben olamadım... =)
( ve böyle başlar işte Hindistan aşkım zaten bol bol söz ederim.. başlangıcı burada )

Gözlerinizi kapatın ve daha önce hiç görmediğiniz, duymadığınız, bilmediğiniz ve tahmin edemeyeceğiz bir yer düşünün. =) zor olur biliyorum işte tarif etmesi de böyle bir şey. Oraya vardığımda; bir şekilde oraya varmış olsam da bunun ilk ama son gelişim olmadığını henüz bilmemekteydim, içimden bir şeylerin o otantik ülkeye bağlanmış olduğunu üç ay orada kalıp geri döndüğümüzde Ankaradaki evin salonunda isyan edip hüngür hüngür geri gitmek istediğim için ağladığımda anlamıştım.

Şansım çocukken çoğu zaman benimle iken, daha sonraları kapı az çalar olmuştu. Ne varki ipleri ya son anda ben elime alabildim veya şansımın geri dönüşü oldu bilemem! Sonuçta ne mi oldum... o kadar taşınmaca gitmece ve gelmecede Mimarlığı meslek bilmek istedim (=

Yordum biraz ama... (=
Ays...

19 Kasım 2011 Cumartesi

Jabberwocky & I


The tale goes back way way back actually... The old mighty Jannerwocky & I, sometimes it's odd to see a familiar face an old enemy, or maybe a friend , one might say. Because it's just those times that bring us back together face to face just me and Jabberwocky! Strange I know to fight and fight and come back just to the very begining...

I look back and see I am all the caharacters, the Red Queen, the White Queen, Alice time to time. The story bigger and scarier... All the places I run to, there is always a piece of it hunting me down chasing me. The feeling o being trapped in my own game!

There are a lot of Jabberwockies awaiting me in dark corners and hiding to seek me in places... All add up to the one I fear most, my old enemy waiting patiently at the end gate... No time, no sword, no courage will save me; for I don't see that my last battle will be won...

Ays...

13 Kasım 2011 Pazar

Starbucks ve ben



Gizem taşır benim için Starbucks; duyar gibiyim kızanları Amerikan emperyalizmi, moda akımlar bunlar v.s v.sler. Oysa küçük şeylerde gizli mutluluk,  bir yerlere aitlik duygusundan ibaret benimkisi tamamen saf...



Kahvenin benimle dostluğu çok eskilere dayanır aslında... taa ortaokula belki ilkokula kadar uzanan, o mis gibi fitre kahvenin soğuk İskandinav sabahlarında içini ısıtan, uykulu mahmurluğu dağıtan, ev kokan ve belkide o soğuk memlekette ki sıcak minik hayatımı yansıtan (=

Zamanın içinde kaybolup giderken tüm güzel anılarım; Starbucka her girdiğimde, kapıdan yüzüme çarpan mayhoş sıcaklık loş ışık ve derinlerde kalmış eski güzel günlerin bir saiyede gözlerimde canlanması... ahh o koku (= Sanırım kırk yıl hatırı var diye boşuna dememişler...

(arkadaşlarım ve çok anıya sığdırdığım başka kahveli hikayeler için takipte olun... :)

A.J.O

11 Kasım 2011 Cuma

11.11.11


 Life is just a whole big spinnnn...


Good old days...


Have to get up for work everyday! (Life's tough...)


Coffee! (a must) 


Friends...
 =))))


 Music gets the best of me!


He was a sk8ter boy...


No commets...


When it hurts...& it really does!



Just bleeds inside...(no one should know)



Thereeee, where my heart really belongs... (:


Just smile & go on (:



peace

A.J.O

26 Ekim 2011 Çarşamba


Biliyorum yarınlarım dünden farksız. Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum ama, şu aralar fena dargınız...

alıntı...

Ays..

13 Ekim 2011 Perşembe

Kütüphane


Okuldaki asistan hocalık görevimin dışında, kütüphanede de çalışmaya başladım... kütüphaneye gelip beni gören öğrenciler hocam hocam derken millet şaşırıp bana baka kalıyor... sanırım heryerde beni görmekten başları dönecek s_S

hihihi Ays...

11 Ekim 2011 Salı

Aaarrrghhh


Beyinleri değil kıçları büyümüş bu insanların; sonra koltuk sevdası adı veriliyor birde bu duruma. Yahu ne koltuğu o göt ile nereye sığacaklar acaba!!!

5 Ekim 2011 Çarşamba

Özledimmm

Yeni evinde daha mutlu ve mesuttur umarım, sonuçta veteriner profesörün pisisi oldu ama onu çokkk özlüyorum <3 <3 <3

Mia dan kalan hatıralar...







Love
Ays

4 Ekim 2011 Salı

Alarm !!!

Bu blog sahibi boyutlarını fazla zorlamış durumda... Alarm çanları çalıyor... Dün klasik bir hareketle pazartesi rejim yapayım dedim lakin elimdeki karbonhidrat diyetine uygun öğle yemeği yedik ve okuldan arkadaşımla akşam üstü ders çıkışı gittik Cadı ya (daha sonra cadıyı size tanıştıracağım söz). Şekerli ve arpalı içkilerden kaçarken şarapta karar kıldık, nede olsa sarabın kadehi 2 karbonhidrattı (=

Şarap ve yanında fazla miktarda yağlı peynirle sonumun tuvaletin içinde girmiş başımla sanırım daha fazla tarife ihtiyaç duymuyoruz O_o böööö tüm gece gözümü açamadım sonra....

Bugün salı rejimin ikinci günü benim öğünüm: 1,5 tabak mantı !!! sanırım Göksukdan ders almalıyım... ehem ehem Göksuk okuyorsan banada yardım et ltfnnn...

Peace
Ays...

2 Ekim 2011 Pazar

Yedim, içtim, gezdim (=









Pirinç Han / Ulus / Ankara - Eylül 2011





 Cafe Des Cafe / Tunalı Hilmi cad. / Ankara -temmuz 2011





Istanbul Temmuz 2011

30 Eylül 2011 Cuma

Ays & Mia

Bu blog sahibi artık biraz bloggglasın (= Ada hayatımıza geri döndük, gözüm biraz yaşlıydı gerçi... Minik pisim Miacıkla yollarımızı ayırdık malesef..


Adada karantina olduğu için tüm aşıları tam olsada buraya Miayı getirmem mümkün değildi (malesef 21 gün kaldıkları karantinada tüm bebişler sağlıksız kötü bakımsız şartlarda test hayvanları muamelesi görüyorlarmış çoğu bu durumdan kurtlamayıp ölüyorlarmış!) Bu nedenle el bebek gül bebek büyüttüğüm 4 buçuk aylık olan Miacığıma ev bulamadığım için en son gün ağlaya zırlaya hüngür hüngür veterinerimize yeni bir ev bulması için emanet ettim...

Sanırım hayatımdaki en kötü günlerden biriydi, yolda huzursuzlanan Miacık, veterinerde ben ağlayarak durumu anlatırken top gibi kıvrıldı yanıma titremeye başladı onu öpücükler yaşlar ve muhteşem bir ev bulması için dualarla zar zor bıraktım... =...(

Lakiiinnn 5 gün aradan sonra benim minik pisim ev bulmuş kendisine. Olay şöyle cereyan etmiş; veterinerimizin okuldan sınıf arkadaşı veteriner profesörün evinde Mia adında bir pisileri varmış fakat bu minik evden kaçmış ve; malesef köpekler parçalamış onu; ölmüş =( aradan geçen 1 hafta sonra bizim veterinere ziyarete geliyorlar Veee Miacığa bayıldıkları için alıyorlar (=

Ays <3 Mia

23 Temmuz 2011 Cumartesi

...


Hala hayatta, Ankarada tatilde, bir Vınnnn tedarik edip yazmaya devam edicek (= bu tembellikle kesin 2-3 en fazla 5-6 oda olmadı şöyle 7-8 gün fln olur olur yaparım ben bu işi (=

Peace,
Ays

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Alınacaklar :D


Giderken sırt çantasına alınacaklar;

1. Notebook & cablosu v.s
2. Cüzdan
3. Pasaport & pisi aşı karnesi
4. External harddisc
5. Makyaj çantası
6. Kitap
7. CDler (max hazır modelleri...)
8. Bir adet yaramaz pisicik (=

Sen bütün gün yapmadığn azmanlık kalmasın, köşedeki büyük çiçeği tuvalet belle. ( kumunu değiştirdik kum gibi olan çok kokuyordu ve zor temizleniyordu, kristal gibi olandan aldık lakin onu kullandırtamıyorum zorlarsam ancak!) Sonra ben fark edip kızınca gidip burnunu kumuna soktum o kristallaleri yedi ya... bayağı yedi salak!!! sonra o kadar azmanlaştı ki azdı estirdi, hopla zıpla tırmala deli deli hareketler, zorla kedi otu yedirdim o bile vızzz... şimdi cüzdanımın üstünde uyuyan başkası sanki??? arkadaşım ne cinssin sen!

Ankara Calling (=


Bu bir firar hikayesidir... Sevmediğim sevemediğim, sevdirtmedikleri (bu tamamen başka bir hikaye) adadan firar ediyorum...Tasımızı tarağımızı toparladık, ben ve pisim artık düşeceğiz yollara (=
Kuru, gri, az boğucu ve kalabalık olsada Ankara beni bekler (tamam sakinliğine diyecek yok, 15 dakkikada denizde olmaya da, fakat aile ve arkadaşlar beni şehrime çeker).

26 Haziran 2011 Pazar

Pink (=

Pink it's my new obsession
Yeah, pink it's not even a question,
Pink on the lips of your lover, 'cause
Pink is the love you discover

by: Aerosmith





Inspiration to one inspiration to all... (=

Ays...

photos: via pinterest and weheartit.